Neden Böyle Oldu?

  Ümitliydiniz, geleceğe dair güzel planlarınız vardı. Adımlar attınız, her tercih yenisini yarattı. Belki bunları hayat sundu belki de kendiniz sağladınız. Fakat geldiğiniz nokta, seçtiklerinize hiç benzememeye başladı. Ne oluyor demeye kalmadan kendinizi yeniden başlangıca çok yakın bir yerde ve hiç istemediğiniz sonuçlarla karşı karşıya buldunuz. Çareler ürettiniz, bir süre sonra onlar da tükendi. Peki neden böyle oldu? Nedenlerin hiçe sayıldığı dünyada hala başlamak için "neden"in kilit soru olduğunu düşünüyorum. Hayatında kısır döngülere hapsolmuş hissedenler olarak bu yazıda birlikte bir çıkış arayalım.

Kendimizle yüzleşmeye şu sorularla başlayalım:

1-Gerçekten çabaladın mı? 

 

    Bu soruya objektif bir cevap vermek oldukça zor. Herkes en ufak aksiyonunu bile çaba olarak değerlendirebilir. Ama kendinizi bir başkasına anlatırken hayal edin. Kendiniz için yaptıklarınızı sizi dinleyen ve kusursuzca anlayan biri varmış gibi anlatın ve onun gözünden değerlendirin. Dünyayı kontrol etmek imkansızken, kendinizi kontrol etmek her saniye mümkün. O yüzden kendi yapabileceklerinizle başlamak en önemli adım. Bu sorunun benim için cevabı, çabaladım ama daha ileriye götürecek gücüm yoktu. Çaba güçle doğru orantılıdır ve sınırları vardır.

2-Çevrenden destek gördün mü?


    Destekleyici, güven verici, yargılamayan ve olduğunuz gibi sizi kabul eden aile, arkadaş çevresi belki de hayattaki en büyük nimetlerden biri. Bundan yoksun olmaksa maalesef geriden başlamanıza, kimin zamansa tökezlemenize neden olabilir. Biz neden böyle oldu sorusunun cevabını ararken bütün yönleriyle nedenlere odaklanmak durumundayız. O yüzden kendinizi suçlamadan önce koşullarınızı iyi gözlemleyin. Manipülatif insanlar da kimi zaman sizi yıldırabilir, istemediğiniz yerlere götürebilir. "Toksik" kelimesini her ne kadar tiksindirici bulsam da geçerliliğini inkar edemem. Toksik aile ve arkadaş çevresi, potansiyelinizin gölgesiyle yetinmenize sebep olabilir. Desteğin bir diğer çeşidi olan maddi destekse günümüz dünyasında sağlam bir yer edinmek için başlıca faktörlerden biri olmuş durumda. Gücünü ve refahını ailesine borçlu insanlara bakın, çabalamak onlar için bir tercih haline geliyor. Çok zeki, çok yetenekli ama fakir bir insan ancak burs alabilirse akademik veya mesleki faaliyetlerini yürütebilir. Fakat aldığı burs, onu dünyanın bir ucundaki çeşit çeşit eğitim kamplarına, meslek örgütlerine, sosyalleşme fırsatlarına hatta alanında kabul gören kitaplara erişmesine bile yetmeyecektir. Maddi destek, gelişimin en büyük ayaklarından biridir. Bu yazıda sizinle birlikte kendimi de değerlendireceğim. Manevi destek konusunda zenginim, maddi destek için ise aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

3-Neyi çok istediğini buldun mu?


    İşte 1 milyon değerindeki soru. Öyle bir soru ki bütün yaşamınızı sorgulatabilir. Eğer cevap bulabilirseniz tahmin ettiğinizden de ileriye götürebilir. Vazgeçemeyecekleriniz arasında öncelik sırası yapın. Deneme yanılma yöntemini kullanmaya vaktiniz varsa mutlaka uygulayın. Sevdikleriniz ve sevmedikleriniz üzerinden eleme yapın. Eğer zaman kaybetmek istemiyorsanız şöyle bir geçmişinize bakın. Hangi durumlarda daha rahat ve uyumlu hissettiniz? Hangi durumlarda devam etmekte zorlandınız? Neyi istediğinizi bulmak için hayattaki yerinizi anlamanız gerek. Herhangi bir karar vermeden önce bu soruları cevaplamaya çalışın.

4-Bulamadıysan aramaya devam edecek gücün var mı?


    Ne istediğini bilmek artı bir değerdir. Kimi zaman da şanstır. Bulamama ihtimaliniz de bulma ihtimaliniz kadardır. Gerekli eforu sarf ettiğiniz zaman cevaba ulaşabilmeniz mümkün. Ancak bu süreç, hem zihinsel hem bedensel bir yorgunluğu beraberinde getirebilir. Kararlı bir şekilde cevap aradığınızda pes etmek isteyeceğiniz zamanlar olabilir. Bu yüzden güçlü olmanız gerekiyor. Ben de cevabı henüz bulamayanlardanım. Akıl sağlığım elverdiğince aramaya devam edeceğim. Kendinizi sabırlı ve güçlü tutmak için iyi olduğunuzu bildiğiniz alanlara ağırlık verin.

5-Gemileri yakmaya değecek mi?


    Dönüştürmeye çalıştınız olmadı, küçük dokunuşlarla büyük farklar yaratmak istediniz olmadı. Anladınız ki yok etmeden yenisini  inşa edemeyecekseniz. Ama bu büyük ve çoğunlukla geri dönülmesi güç kararları içerir. Kendinize sorun, bir gün beni istediğim kıyılara götürmesini umduğum bu gemileri yakmaya değecek mi? Bunun öfkeyle değil bilinçli verilmiş bir karar olduğuna emin olun. Belki şehir veya ülke değiştirmek, belki evlenmek, belki bambaşka bir mesleğe geçiş yapmak, belki de hiç cesaret edemediğiniz o operasyonu yaptırmak istiyorsunuz. Kararınızın büyüklüğü, bildiğiniz şeylerden vazgeçip yeni bir duruma adapte olmanızı gerektiriyorsa önce buna değip değmeyeceğini düşünün. Kendi adıma, büyük kararlar vereceğim zaman mutlaka birkaç gün bu fikirle yaşayıp kendimi tartmaya ve içimdeki farklı sesleri dinlemeye çalışırım. Benim gibi garanticilere en iyi tavsiyem bu.

6-Yeni bir yerden başlamaya hazır mısın?


    Yenilikten başka reçeteniz olmayacağına karar verdiniz. Yeni kararlar ve yeni adımlar... Peki buna gerçekten hazır mısınız? Hayat koşullarınız, maddi imkanlarınız, sağlığınız, zihinsel ve duygusal süreçleriniz ve çevrenizle birlikte buna hazır mısınız? Sahip olduklarınız üzerinden yeni bir hayata geçiş yapmanın nasıl bir şey olacağını düşünün. Bu elbette kendinizden önce hep başkalarını düşünün ya da hayallerinizden kolaylıkla vazgeçin anlamına gelmiyor. Ama daha iyi şartlarla hazırlanmış haliniz daha iyi adapte olabilir. Hazırlıklarınızı ve nelerle karşılaşacağınızı gözden geçirin. Mümkün olduğunca sürpriz durumların oluşmamasına ortam sağlayın. Siz de benim gibi kötümserseniz zaten tüm kötü ihtimallere karşı gardınızı almışsınız demektir. Planlı olmak ve neye sahip olduğunu bilmek insanı yanlış yönlere gitmekten korur.

"Sevmiyorsan değiştir, değiştiremiyorsan sev." Peki ya üçüncü seçenek?


    Sevmediğiniz şeyi illa ki sevmek zorunda değilsiniz. Değiştiremediğiniz şey için de kendinizi parçalamak zorunda değilsiniz. Peki ne yapmalı? İkileme düşmenize neden olan şey eğer iki kötü tercih arasında kalmaksa en güzeli ikisini de tercih etmemektir. Bu sürünceme hali uzun zamandır devam ediyorsa olayları akışına bırakmak, bir süre farklı bir şey üzerine odaklanmak daha doğru olacaktır. Bilinçaltı tercihlerimizle farkında olmadan seçeneklerden birini seçmiş olacağız. Peki beynimiz arka planda çalışırken sadece beklemek zorunda mı kalacağız? Hayır bu sürede kendinizi neyi sevdiğiniz konusunda ufak ufak dinlemeli, hayatın içindeki farkına varmadığınız küçük alışkanlıklarda cevap aramalısınız. Bir şeyin üzerine çok düşününce etrafındaki ve bağlantılı olduğu diğer şeyleri göremez oluruz. Bu neredeyse bir fizik yasası gibidir. Cevap, aramadığınızda ortaya çıkar. Eğer iki kötü seçenek arasında sıkışmış ve bir türlü doğrusunu seçemiyorsaniz seçim yapmaktan vazgeçin. Şimdilik kendi adıma bulabildiğim en iyi üçüncü seçenek bu oldu. Evet seçim yapmamak da bir seçenektir.

     

Neden böyle oldu, diye soracağımız bütün soruların altını yukarıda sıraladığım şekilde eşeleyip eksik parçaları bulmaya çalışabilirsiniz. Bazen büyük resmi görmek için biraz çekilmek ve uzaktan bakmak gerekir. Anlamak içinse durmak gerekir. Acele etmeyin ve olayların gelişimini anlamaya çalışın. Aradığınız cevabı bulduğunuzda ise bunu bir referans noktası kabul edip çözüme odaklanın. Zaten hepimizin de bildiği gibi sorunların nedeni, çözümün çok büyük bir parçasıdır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nasıl Yalnızlığın Tadına Varabilirim?

Kitap Okuma Alışkanlığını Yeniden Kazanmak

Mutluluğun Kestirme Yolları