Düğümler ve Kördüğümler
Hayatın normal seyri dışında gelişen olayları düğüm kabul edelim. Düğümleri çözerseniz güçlü olursunuz. Neredeyse her basamak bir düğümdür. Bir bebek için yürüyebilmek, bir çocuk için okuma yazma öğrenmek, bir genç için benliğini keşfedebilmek, bir yetişkin için üretebilmek ve bir yaşlı için hayatı limitleri ile birlikte fark etmek ve geçmişe cesaretle bakabilmek... Buraya bizi daha iyi yapan düğümlerle ilgili yeni bir şey yazmayacağım. Bugün sadece kördüğümlerden bahsedeceğim.
Yaşadığımız stresli durumlar birer düğümdür. Stresle baş edemediğimiz nokta ise kördüğümü oluşturur. Bu, genelde tatmin edici sonuçları olmayan ya da tümden çözümsüz görünen durumları ifade eder. Stres, kişinin denge durumunu bozan her türlü faktördür. Dengesizlik baş gösterdiğinde ise benliğimizin bazı savunma mekanizmaları devreye girer. Bunlar; kaçınma, inkar etme, yakınma, suçlama, aşırı tepki gösterme, sessiz kalma gibi davranışlardır. Kimi zaman şiddet gösterme veya bağımlılıklar edinme de görülebilir. Fakat bu davranışlar uzun süre devam ettiğinde aslında bizi sonuçsuzluğa götürmektedir. İlk tepki olarak anlaşılabilir olsa da uzun vadede bize sadece zarar vereceğini söyleyebilirim. Öfke, korku, endişe ve üzüntü yalnızca bir aşama olarak kalmalıdır. Kendi içsel ve dışsal kaynaklarımızı kullanamadığımızda kördüğümler oluştururuz.
Düşünme şeklimizle başlamalıyız. Bakış açısını iyileştirebilme; olaylara uzaktan ve objektif olarak bakabilmek ve sağduyu ile mümkündür.
Korkmak, üzülmek, endişelenmek size fayda sağlayacak mı? Bu olay daha önce başınıza geldi mi? Geldiyse neler yaptınız? Vereceğiniz cevaplar nereden başlamanız gerektiği konusunda yardım edecektir. Daha önce başvurduğunuz yöntemler size cesaret vermede etkili olacaktır.
Anlık olarak duygusal kararlar vermek yerine bunların uzun vadedeki sonuçlarına odaklanın.
Kendi hayatınızın kontrolünü elinizde tuttuğunuzdan emin olun.
Canınızı uzun süredir sıkan bir konu hakkında aceleci davranmayın. Önemli bir karar vermeden önce mutlaka bir gece geçmesini bekleyin. Uykunuz, beyninizde olup bitenleri toparlayıp temize çekmek için iyi bir zaman dilimi olacaktır.
Değişime açık olun. Değişmekten başka çare kalmadığında yeni duruma olabildiğince adapte olmaya çalışın.
Kendi sınırlarınızı çizin. Değişim, sınırlarınızı esnetme ihtiyacı doğurabilir ancak mutlaka kendinize ait bir referans noktası ve yaşamınızın farklı alanlarına dair sınırlarınız olsun. Sorun işinizle alakalıysa iş sınırlarınız içinde kalsın. Ev ya da sosyal yaşamınızda sahip olduğunuz sorumlulukların da sınırı olsun.
Stresi erteleyin. Eğer geleceğe dair duyduğunuz kaygı stres yaratıyorsa bunu günün sadece belirli saatlerinde düşünmek üzerine erteleyin. Şu anda var olduğunuz ve faydalı olabileceğiniz anın kaybolmasına izin vermeyin. Kendinize şöyle söyleyebilirsiniz: “Bunu şu an değil, akşam olunca sadece 10 dakikalığına düşüneceğim.”
Hayatınızda değiştirebileceğiniz durumlar olduğu gibi değiştiremeyeceğiniz durumlar da vardır. Yapabileceklerinizi yapın fakat unutmayın, her şeyi değiştirmeye gücünüz yetmeyebilir. Sekiz milyar küsur insanla paylaştığımız bu dünyada aslına bakarsanız kontrol sağlayabileceğimiz durumlar çok az. Bu yüzden kördüğümü çözemediyseniz kesmeniz gerekebilir. Bu, yeni durumu kabullenip eskisinden vazgeçmek anlamına gelir. Hayatın size sunduğu yeni gerçekliğe adım atmak ve yolunuzu değiştirmek zorunda kalabilirsiniz. Böylelikle gücünüzü, beklentilerinizi ve zamanınızı çözülebilecek yeni durumlara aktarmış olursunuz. Yaşadığınız sıkışmışlık hissinden kurtulmanın, belki de “son çare” denilen yolu bu olacaktır.

Yorumlar
Yorum Gönder