Kutunun Dışına Çıkmak
Yaşamı bir kutu gibi hayal
edelim. Sadece kendi yaşamımızı değil, tek hücrelisinden omurgalısına kadar tüm
canlıları içine alan devasa oluşumu. Kutu bu koca evren; kutunun dışına çıkmak
ise canlılığın, benliğin hatta zamanın olmadığı metafiziksel bir eylem olsun.
Burada önemli noktanın eylem olduğunu, kutunun dışının nasıl olması gerektiği
sorusunun önemsiz olduğunu belirtelim. Durduk yere neden böyle bir şey hayal
ediyoruz peki? Boğulmamak, yorulmamak, tıkanmamak için. Hayat kaçamadığımız yer
değildir, hayat özgürlüktür. Kutunun dışına nasıl ve ne zaman çıkmak gerekir
veya gerçekten gerekir mi, gelin birlikte bakalım.
Bunları yaşıyorsanız sizi kapsayan o kutudan çıkmanın zamanı gelmiştir:
1. Mutsuz
bir iş hayatı - işsizlik
2. Bozuk
ilişki kalıpları – ayrılık
3. Bedenin
acısı – ölme isteği
4. Yalnızlık
– yalıtılmışlık
5. Yaratıcılığı
kaybetmek – tembelleşmek
6. Unutkanlık
– umursamamak
Uzaklaşıp farklı bir açıdan bakmak sizin elinizde!
Kutudan çıkmayı sağlayacak o
adımın sahibi sizsiniz. Kontrol her zaman sizde. Öyle değilmiş gibi hissettiren
durumlar, çevrenizde sürekli bir şeyler buyuran insanlar olacak. Ama bu hayatı
bütün inişleri, çıkışları ve kestirmeleriyle en iyi bilen sizsiniz. O yüzden
bir şeyleri değiştirmek de sadece sizin elinizde.
Kutudan çıkabilmek için bunları düşünmeye ihtiyacınız var:
Olayların başlangıç noktası
Kısır döngüler
En üzüldüğünüz ve yorulduğunuz durumlar
Destek sistemleri (aile, arkadaş, komşu, iş ve okul çevreleri)
Güçlü ve zayıf yönleriniz
Gerçekçi olmak
Temkinli olmak fakat risklere de açık olmak
Harekete geçin!
Bütün yönleriyle düşündünüz belki
bir cevap buldunuz veya bulamadınız, önemli değil. Yapmanız gereken sadece
harekete geçmek ve yerinde saymamaya özen göstermek. Hayatın akış halinde
olduğunu lütfen kendinize hatırlatın. Sevseniz de sevmeseniz de bu akışa dahil
olmak zorundasınız. Bir an önce harekete geçin ve atlayın. Üzerinizdeki ölü
toprağından kurtulun. Sizi cendereye sıkışmış gibi hissettiren o kutunun dışına
çıkmanın en iyi yollarından biri bedeninizi yormaktır. Yorulmak, hayatın
telaşında bir yer bulmaya çalışmak kimi zaman kötü bir yol gibi görünse de
özgürlüğe kanatlanırken işinize çok yarayacaktır.
Her şeye rağmen sapasağlam bir zihin
Düşünce mesaisi, her şeyi artı ve
eksileriyle gözden geçirmek aslında soğukkanlı ve kendinden emin bir zihne
sahip olabilmek için yeterli bir hazırlık süreci. Başta tanımladığım kutu
alışkın olduğunuz ve güven duyduğunuz bir yer olabilir ve hiç
deneyimlemediğiniz kutunun dışına çıkmak eylemi ise korkularınızı harekete geçiriyor
olabilir. Sakin olun ve kendinize dışarıdan bakın. Herhangi bir özeleştiri
yapmadan, sadece izleyin. Dünyanın koşullarında durgun fakat aynı zamanda aktif
bir zihin elde etmek çok zor, farkındayım sevgili okur. Fakat yönetim merkezi
orası ve zihniniz aydınlık olmazsa hiçbir şekilde önünüzü göremezsiniz. Sakin
ve huzur içinde tutmaya çalışın aklınızı. Şimdiye odaklanın. Yorgun zihninize
bir de zaman paradoksu yaşatmayın. Meditasyon ve nefes egzersizleri yapmaya
çalışın. Yürüyün, spor yapın, güzel beslenin ve iyi bir uyku çekin. Bunları
herkes her yerde söylüyor, fakat işe yaradığını da kimse yadsıyamaz.
Kendinizden başka kimseniz yok
Kulağa ilk etapta acımasız ve
kötümser bir söz gibi geliyor fakat yaşamın içindeyiz hepimiz bunu defalarca
gözlemlemişizdir. Kendimizden başka kimsemiz yok. Bu yüzden kimsenin sahip
çıkmadığı kadar çok sahip çıkmalı, kimsenin sevemeyeceği kadar çok sevmeliyiz.
Hatalarıyla, başarılarıyla, bütün iyi ve kötü düşünceleriyle, yettiği veya
yetemediği her şeyiyle kendimize iyi bakmalıyız. Ne yaşarsanız yaşayın siz hala
sizsiniz. Olaylara veya bütün olarak hayata bakış açınız değişebilir,
verdiğiniz tepkiler ve kararlar değişebilir. Zorluklar içinizden bir başka
kişiyi damıtırcasına sizi sıkabilir. Dönüşmek, değişime ayak uydurmak
vefasızlık, gurursuzluk veya erdemsizlik değildir; dönüşmek bir zorunluluktur.
Fakat bu sizin hala siz olduğunuz gerçeğini değiştirmez. Çok duyarız “o eski
ben değilim” artık sözünü. Hayır hala sensin ve hep sen olacaksın, sadece
üzerine ekledin. Kutu sizi bunalttığında nasıl dışına çıkarım diye kara kara
düşünmenize bile gerek yok, kendinize sarılmanız ve içinizdeki o cevhere sığınmanız
yetecektir. Var olduğunuzu anladığınız günden beri arkada hep fısıldayan ve genelde
doğruları söyleyen o sesi inkar etmeyin, daha çok dinleyin.
Öncesi ve sonrası
Şu anki halinizle eski halinizi
kıyaslayın. Neler değişmiş, neler değişmemiş gözlemleyin. Hangi durumlarda
üzülüyor, şaşırıyor, hayal kırıklığına uğruyorsunuz? En mutlu olduğunuz, en
özgür ve en huzurlu hissettiğiniz zamanların ortak özelliği ne? Affedemediğiniz
şeyler neler? Hayatınızda hep yeni adımlar olduğunu mu düşünüyorsunuz, yoksa
döngüler mi? Bu soruları aceleye getirmeyin ve cevaplarınız için de strese
girmeyin. Düşünmek için güzel bir yolculuk, gökyüzü izleme seansı, hoş bir
müzik eşliğinde yürüyüş yapılabilir veya sadece bedeniniz en gevşemiş
haldeyken, uzanırken, duş alırken aklınızı gıdıklasın bu sorular.
Kaç tane doğru var?
Hayat bir matematik problemi
değildir, tek bir doğrusu yoktur. Formüller kağıt üstünde işe yarasa da insan
doğamız ve insanlardan oluşan bu devasa doğa size hiçbir zaman doğruyu ve
yanlışı en net haliyle vermeyecektir. Bunun genel geçer bir formülü de yok
sevgili okur, deneyimlerimizle keşfetmek zorundayız. Bu yüzden kendinizi tek
doğrular için yıpratmayın. Dünyada sizi her halinizle sevecek sadece bir kişi
yok. En başarılı olduğunuz sadece tek bir alan yok. Mutluluğunuza götürecek
sadece ve sadece tek bir yol yok. Hiçbir şey kaçmadı. Klişe belki ama gerçekten
olasılıklar dünyası.
Son olarak hiçbir kutuya
hapsolmak zorunda değilsiniz. Zaman geçiyor, hem de sizin zamanınız!
Yorulduğunuzda, pes etmek istediğinizde bunun sadece ömrün mevsimlerinden biri
olduğunu hatırlayın. Her mevsim gibi bu da bitmek üzere. Özgürlüğünüzü hiçbir
mevsime kaptırmayın. Sevgiyle kalın.



Yorumlar
Yorum Gönder